İşte Mehmet Acet’in o yazısı;
Dün öğleden sonra, Milli Savunma Bakanlığı’nın yaptığı tek cümlelik açıklama, haber merkezlerini hareketlendirdi.
Açıklama, TSK’ya ait iki adet F-16 savaş uçağının Suriye hava sahasında uçuş icra ettiğini haber veriyordu.
O tek cümlelik duyuru şöyleydi: “Doğal Kararlılık Harekatı kapsamında Hava Kuvvetleri Komutanlığına ait iki F-16 ile 10.00-12.00 arasında Suriye hava sahasında uçuş icra edildi.”
Açıklamada, jetlerin Suriye’nin hangi bölgesinde uçtuğuna dair bir ayrıntıya yer verilmedi.
Ancak, ilerleyen dakikalar içerisinde bu uçuşların Fırat’ın doğusu diye bilinen bölge üzerinde gerçekleştiği anlaşılınca, işin mahiyeti ve ciddiyeti daha bir anlaşılır hale geldi.
Milli Savunma Bakanlığı adına yapılan açıklama tek cümleden ibaretti ama o cümle, neden böyle bir adım atıldığını anlamak için de yeterliydi.
Cümlenin en başında “Doğal kararlılık” ifadesine yer verilmesi özellikle.
Doğal kararlılık derken, bir buçuk aydır ABD ile işbirliği halinde ilerlemeye çalışan Ankara’nın gelinen noktadan duyduğu hoşnutsuzluğunu ve taleplerinin karşılanmaması halinde tek taraflı bir harekat için düğmeye başarabileceğinin işaretlerini görüyoruz.
İşin ilginç yanı, bu uygulamanın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın New York ziyareti sırasında gerçekleşmiş olması.
Erdoğan, New York’a vardığı ilk gün ABD Başkanı Trump ile bir telefon görüşmesi yaptı.
İkinci bir aşama olarak yüz yüze bir görüşme ile devamının gelmesi halinde, o buluşmada da en önemli başlık Fırat’ın doğusu olacak.
Trump ile yapılacak görüşmenin Türkiye’nin tek taraflı harekat planını devreye sokup sokmayacağını belirleme anlamında “son bir şans” olarak değerlendirileceğine dair işaretler, bir süredir en üst perdeden veriliyordu zaten.
Erdoğan birkaç kere New York temaslarının sonuçlarına ve Eylül sonuna tarih verdi.
Arka plan bilgileri de, Erdoğan’ın, New York’tan istediği neticeyi alamaması halinde, tek taraflı bir operasyon için kararlı olduğunu teyit ediyor.
Zaten hafta sonu sınır hattından “savaş öncesi” dönemlerde görülebilecek türden yeni haberler geldi.
Bölgeye ambülanslar gönderildi, doktorların izinleri iptal edildi, Şanlıurfa ve Mardin’e diğer bölgelerden takviye sağlık görevlileri gönderildi.
Böyle bir adım niye atılır?
Muhtemel bir operasyon öncesi, sahadan gelebilecek yaralılara tıbbi müdahalede bulunma amacıyla hazırlık yapmak için.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7 Ağustos’ta ABD ile varılan mutabakatı ne kağıt üstünde, ne de uygulamada yeterli görmüyor.
Trump’ın Güvenli Bölge için ilk önerisinde olduğu gibi, 20 mil/32 kilometre derinliği olan bir alanda bu planın uygulanması dışında bir seçeneğe sıcak bakılmıyor.
Trump, Pentagon ve Kuzeydoğu Suriye’de YPG ile işbirliğini sürdüren CENTCOM’a rağmen kişisel bir inisiyatifle bu talebi hayata geçirecek bir kararlılığı sahada gösterebilirse, operasyon bir kere daha ertelenebilir.
Ama gelinen nokta ve yakın geçmişten edinilen tecrübeler, bu ihtimalin iyice zayıfladığına işaret ediyor.
Fırat’ın doğusunda iki adet F-16 savaş uçağının iki saat boyunca uçuş yapmasıyla, Ağustos’taki mutabakatı dikkate alarak Türkiye’nin harekete geçme ihtimalinin zayıfladığını söyleyen ABD askeri yetkililere de “hayır, düşündüğünüz gibi değil” mesajı veriliyor.
F-16’larla verilen “doğal kararlılık” mesajının ABD makamlarına “Erdoğan orada iken bu işi çözelim, öbür türlü bekleme lüksümüz yok” anlamı taşıdığı açık.
O nedenle, bu hafta son derece kritik.
Bu konularda uzunca bir süredir “açık diplomasi” yöntemini kullanan Cumhurbaşkanı’nın, New York’tan nasıl bir kararla dönüşe geçeceğini çok değil, üç beş gün içinde anlayabileceğiz.