AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli, piyasaların reel faizlerin negatife düşürülmesi endişesine ilişkin, “Bakın şunu çok net olarak söyleyeyim; böyle bir yöntem yüz yılda bir kullanılabilir. Yani önümüzdeki dönemde bu aracı bir daha bu şekilde kullanma imkanımız yok. Bunun anlamı şu; bundan sonraki dönemde reel faiz hep pozitifte olacaktır.” dedi.
Canikli, HaberTürk televizyonunda katıldığı canlı yayında açıklamalarda bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Merkez Bankasının rezervlerine ilişkin bir soru üzerine Canikli, pandemi öncesinde Merkez Bankasının kullandığı toplam rezervlerin 25-30 milyar dolar civarında olduğunu, yaklaşık olarak 95 milyar dolarlık kısmının da 2020 yılında pandemi döneminde kullanıldığını belirterek, bunun nedeninin negatif reel faiz olduğunu ifade etti.
Reel faizin 2020 yılının ocak ayından itibaren negatife düştüğünü aktaran Canikli, “Şimdi şunu sorabilirsiniz; niye reel faizin negatife düşmesine göz yumduğunuz? Böyle bir şey olduğunda Türk lirası varlıklardan çıkış olacağını, kaçış olacağını tahmin edemediniz mi diye bir soru haklı olarak gelir. Elbette tahmin ettik. Yani bu bağlantıyı kurmamak, aralarındaki bu doğrusal ilişkiyi öngörmek mümkün değil, herkes bilir bunu.” diyerek, şöyle devam etti:
“Eğer reel faiz negatifse o zaman doğal olarak insanlar Türk lirası varlıklardan başka alternatif yatırım araçlarına döner. Gelişen piyasalar için gelişen piyasa ekonomileri için. Böyle bir sorun Amerika ekonomisi ya da Avrupa Birliği ülkeleri için yoktur. Orada dolar mevduatına dolar varlıklarına negatif reel faiz verdiği zaman elinde dolar bulunan dolardan çıkamaz, çıkıp nereye gidecek yani? Ama Türkiye’de ya da gelişen ülkelerde, gelişen piyasalarda öyle değil. Hemen onu bırakıyor ve alternatif yatırım araçlarına geçiyor. Kendi açısından haklı tabii, rasyonel bir karar veriyor.”
“Pandemi ile ilgili kararları alırken ekonomi üzerindeki tahribatını hesaba katmanız gerekiyor”
Pandemi döneminde alınan bir takım kararlar ve kısıtlamaların iktisadi faaliyetlerin daralmasına neden olduğunu, bunun dışında pandeminin ortaya çıkardığı etkiler nedeniyle ticarette inanılmaz bir daralma yaşandığını hatırlatan Canikli, turizm ve ulaştırma sektörlerindeki duruma dikkati çekerek, şöyle dedi:
“Yüzde 96 oranında ulaştırma faaliyetleri durdu Türkiye’de ve bütün dünyada. Turizm etkilendi. Sonra tedbir çerçevesinde birçok alanda insanların ticari faaliyetlerini ortadan kaldıracak şekilde kararlar alındı. Yani kafeler kapatıldı, restoranlar kapatıldı, şehirlerarası ulaşım ortadan kaldırıldı. Bunun diğer bütün sektörlerde zincirleme olarak etkilediğini düşünün. Şimdi tabii burada bu pandemi ile ilgili kararları alırken de ekonomi üzerindeki tahribatını etkisini, ortaya çıkacak olan faturayı da elbette hesaba katmanız gerekiyor. Yani çok ideal bir kombinasyonu yakalamanız gerekiyor. Hem etkili bir mücadele edeceksiniz. Sağlık sistemimizi sıkıntıya sokmayacak, o hale gelme aşamasına gelmesine müsaade etmeyecek bir noktada durduracaksınız, pandemi ile mücadele edeceksiniz ama diğer taraftan da iktisadi faaliyetleri de faturayı mümkün olduğu kadar düşük olmasını sağlayacaksınız. Çünkü hani şunu diyebilirsiniz; orada ölüm var, insanların hayatı söz konusu olunca artık ekonomik faaliyet mi olurmuş diye bir itiraz. Haklı bir itiraz değil. 1929 buhranında, 2008 yine küresel buhranda borsa alanlarında intihar eden binlerce insanın olduğunu hatırlarsanız, ekonomide yaşanacak olan buna benzer tabloların, sahnelerin belki pandemi nedeniyle ortaya çıkacak olan kayıplardan çok daha fazla kayıpları ve ayrıca insanların dengelerinin, psikolojilerinin bozulması gibi tabloları görüntüleri ortaya çıkaracağını göz önünde bulundurmamız gerekir. Sadece bu değil tabii. Yani işte ekonomide hedef dedik ya; üretim kaybı, milli gelirin daralması, kasılması ve milyonlarca işsizin ortaya çıkması. Bütün bu optimal dengeyi bulmamız gerekiyor.”
Nurettin Canikli, yaşanan süreçte on binlerce iktisadi işletmenin kendi iradesinin dışında pandemiden etkilendiğini, özellikle nakit dengesinde bir bozulma yaşandığını belirterek, alacaklarını tahsil edemediklerini, öngördükleri ciroyu yapamadıklarını hatırlattı. Bu firmaların kendi halinde bırakılması durumunda yüz binlerce firmanın batacağını, faaliyetlerini sona erdireceğini anlatan Canikli, bunun milyonlarca insanın işsiz kalmasına, üretim kaybına ve insanların fakirleşmesine neden olacağını anımsattı.
“Öyle korkunç rakamlar ki bu ekonomi bunu kaldırmaz, toplum bunu kaldıramaz”
Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de işletmelere finansal destek verildiğini kaydeden Canikli, “Ama bu finansal desteği de kaldıramayacakları bir fiyatla veremezsiniz, bir mali yükle veremezsiniz. Çünkü bu finansman ihtiyacı öngörülmeyen bir ihtiyaçtı ve o finansman için ve ödeyeceği bedel de yine öngöremediği bir bedel, yani ödeyeceği faiz.” dedi.
Söz konusu finansman ihtiyacı için verilen kredilerin negatif reel faizden verildiğini vurgulayan Canikli, “Eğer Türk lirası varlıklardan çıkışı engellemek için reel faizi pozitife çıkarmış olsaydık ki aşağı yukarı bu şu andaki bulunduğumuz seviye çıkarmamız gerekirdi yüzde 18-19’lara. Bunun krediye dönüşmesi yüzde 24-25 olurdu… Firmalarının hiç bir tanesi bunu kaldıramaz. Çünkü zaten kar marjları zaten iyice düşmüş ve ilave bir maliyet bu.” ifadelerini kullandı.
Canikli, burada bir tercihin söz konusu olduğuna işaret ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Ya Türk lirası varlıklardan çıkışı engellemek için reel faizi yukarı çıkaracaksınız, o zaman gerçekten dolara yönelme olmayacak, altına talep azalacak ve bu şekilde Merkez Bankası da rezerv kullanmayacaktı. Ama bunun alternatif maliyeti ne? Alternatif maliyeti yüzbinlerce iflas, milyonlarca istihdam kaybı ve üretim kaybı. Değerini tercih ederseniz, yani firmaların mali yapılarının bozulmasına neden olmayacak kadar bir mali yükle finansman desteği sağlarsanız, firmalar hayatiyetlerini devam ettirir, üretim devam eder, istihdam devam eder. Biz bunu tercih ettik ve bunun sonucunda da büyüme böyle gerçekleşti. 1 milyon istihdam kaybı var, eğer bu şekilde olsaydı en az 4,5-5 milyonluk bir istihdam kaybı ortaya çıkacaktı. Bakın rakamlar öyle korkunç rakamlar ki bu ekonomi bunu kaldırmaz, toplum bunu kaldıramaz. Hiçbir ekonomi kaldıramaz bunu. Yani siyaseti bıraktık hadi ha gideriz, öderiz falan meselesi değil bu olay. Tercihimizi bu yönde kullandık. Bunun faturasının enflasyonun yükselmesi ve peşinden faizlerin yükselmesi olacağını da biliyoruz. Çünkü dolar yükselirse hemen hiç gecikmeden fiyatlara yansıyor bunu biliyoruz.”
“Bundan sonraki dönemde reel faiz hep pozitifte olacaktır”
Piyasaların reel faizlerin negatife düşürülmesine ilişkin endişesine değinen Canikli, “Bakın şunu çok net olarak söyleyeyim; böyle bir yöntem yüz yılda bir kullanılabilir. Yani önümüzdeki dönemde bu aracı bir daha bu şekilde kullanma imkanımız yok. Bunun anlamı şu; bundan sonraki dönemde reel faiz hep pozitifte olacaktır” diye konuştu.
Nurettin Canikli, kamu bankaları ve Merkez Bankasının bu süreçte zarar edip etmediğine ilişkin soruya, “Hayır, etmedi. Neden, Merkez Bankası piyasa fiyatından sattı.” yanıtını vererek, “Şu anda bugün dolar ne kadar? 8 lira diyelim. İsteyen herkes 8 liraya dolar alabilir, tıpkı ocak ayında 6,5 liraya dolar alabileceği gibi. Kimseye bir ayrıcalık tanınmıyor, kimseye öncelik tanınmıyor, isteyen herkes piyasa fiyatından dolar satın alabiliyor. Böyle bir ortamda fiyatın yüksek olduğunu ya da düşük olduğunu söylemek haksızlık.” değerlendirmesinde bulundu.
Yıl sonundan itibaren enflasyonda aşağı yönlü bir hareket olacağını tahmin ettiğini anlatan Canikli, “Çünkü hem bütçe dengesiyle mali disiplin anlamında çok katı kararlar alıyoruz şu anda, sert kararlar alıyoruz, almamız da gerekiyor o açığı kapatmamız için. ve aynı şekilde cari açığı kapatmamız için de doğrudan kalıcı, etkili yöntemleri devreye sokuyoruz şu anda. Dolayısıyla orada kararlılığımız var. O kararlılık nedeniyle en geç yıl sonu itibarıyla oradaki eğilimi görebileceğimizi tahmin ediyoruz. Ama görmediğimiz takdirde sıkı duruş devam edecek, bunun altını çiziyoruz. Çünkü kesinlikle burada en ufak taviz vermemiz söz konusu değil.” ifadelerini kullandı.
Para takası anlamında kullanılan “swap”ın Merkez Bankası rezervleri açısından fiilen uzun vadeli bir araç olduğunu anlatan Canikli, net rezervlerin hesaplanmasında “swap”ların düşülmediğini, gerçek bir rezerv olarak kabul edildiğini ifade etti. Fiilen bunun kalıcı, uzun vadeli bir rezerv unsuru olduğunu görüşünü paylaşan Canikli, Merkez Bankası Başkanlığının yaptığı açıklamada da buna işaret edildiğini kaydetti.
Canikli, “Merkez Bankası başkanlarının sık değiştirilmesi Türkiye’de ekonomiye olan güveni bozuyor mu? Merkez Bankası başkanı niye değişti?” sorusu üzerine, bu takdirin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ait olduğunu, bunun detaylarını bilemeyeceğini söyledi.
Bu konuda ekonomik bir değerlendirme yapabileceğini, bunun şahsi görüşü olduğunu anlatan Canikli, “Ekonomide yanlış alacağınız, ölçüsüz alacağınız bir kararın mutlaka ülkeye bir bedeli vardır. Birçok insan bunu bilmeyebilir, teknik konular olduğu için. Merkez bankalarının bütün karar alıcıların piyasa beklentilerini bir rehber olarak kullanmaları gerekir. Doğru sinyaller verir piyasa her zaman. Onun üzerine çıkmak ekonomiye ilave ciddi bir mali yük getirir. En başta da fiyat istikrarı hedefini bozar.” diye konuştu.
” 128 milyar dolar nerede afişleri ağır hakaret içeriyor”
“Merkez Bankası rezervleri konusunda daha önce niye şeffaf açıklamalar yapılmadı ve bu konudaki afişler neden toplatıldı?” sorusu üzerine Canikli, şunları kaydetti:
“Afişler ağır hakaret içeriyor. Belki ‘128 milyar dolar nerede?’ sorusu masumane bir soru gibi gözüküyor ama afişi asanların ‘buhar oldu, uçtu, yolsuzluk yapıldı, peşkeş çekildi, yandaşlara aktarıldı” gibi tanımlamaları var. Afiş ile onu asanların açıklamalarının birlikte düşünülmesi gerekiyor. İddianızı gündeme getirirsiniz, soruşturulur. İddianız hüküm haline gelmediği sürece hüküm anlamına gelecek bir ifade kullanamazsınız. Bu insanın en temel haklarının ihlalidir, hakarettir. Bu iddiaları bugüne kadar söyleyenlerin milletten özür dilemeleri gerekiyor. Millete doğru bilgi aktarmadılar. Açıklama yapılmaması kimseye hakaret etme hakkı ya da kara propaganda yapma hakkı vermez.”
(Bitti)