Halk TV’de katıldığı yayında türbana ilişkin söylemlerinin iktidar tarafından çarpıtılarak linç girişimine dönüştüğünü belirten eski CHP milletvekili ve BirGün yazarı Fikri Sağlar, konuya ilişkin bir açıklama yayımladı.
“AKP, kendisiyle aynı düşünmeyen ve yaşamayan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucularını ve kurucu değerlerini en aşağılık şekilde ‘eleştirmeyi’ kendisine hak görürken, tamamen bir siyasal simge olduğu konusunda hiçbir şüphe bulunmayan türban hakkındaki düşüncelerime yönelik kara propaganda faaliyeti yürütüldüğü görülmüştür” diyen Sağlar, asıl tartışılması gerekenin, AKP’nin bu ikiyüzlü siyaseti ve demokrasiyi kullanarak, demokrasiyi yok etmeye çalışması olduğunu belirtti.
Sağlar’ın açıklamasında şu ifadeler yer aldı:
“30.12.2020 tarihinde Halk TV’de katıldığım Sn. Şirin Payzın’ın programında bir bütünlük içerisinde açıkladığım düşüncelerimin, bir kara propaganda makinesine dönüşen AKP tarafından bağlamından kopartılarak ve çarpıtılarak sosyal medyada bir linç kampanyasına dönüştürülmeye çalışıldığını ibretle izliyorum.
18 yıldır iktidarda olan AKP’nin, ülkemizi ekonomik çöküşe sürüklemiş, demokrasiyi, adaleti, özgürlükleri, yurttaşların can ve mal güvenliğini yok etmiş, 84 milyonun kaderini tek adamın insaf ve iradesine terk etmiş ve hiçbir soruna çare üretemeyen tükenmiş, rantçı ve baskıcı siyasetini ayakta tutabilmek için bu ucuz iftira, yalan ve karalama yöntemlerine başvurduğu artık halkımızca da bilinen ve kabul edilen bir gerçektir.
“KARA PROPAGANDA SİYASETİNİ AKP İSTİYOR”
Hakkımdaki bu kara propagandaya ve saldırılara cevap verme ihtiyacı içerisinde değilim. Çünkü bu kara propaganda siyasetini üreten tükenmiş AKP’nin tam da bunu istediğini biliyorum. Bu durum dahi başlı başına ülkede demokrasinin, özgürlüklerin, adaletin, özellikle de düşünce hürriyetinin ne denli ayaklar altına alındığının, AKP’nin yerleştirmeye çalıştığı tekçi zihniyetin ve faşizan uygulamalarının vardığı noktayı gözler önüne sermektedir.
Türkiye halkına açıklama yapmak zorunda olanlar, demokrasi, özgürlük, adalet ve eşitlik isteyen, uygar bir Türkiye’de barış ve kardeşlik içinde yaşama hasreti çeken, emeğin sömürülmediği, üretilen ve hakça bölüşülen insanca yaşanılan adil bir düzen isteyen, herkesin inanma ve inanmama özgürlüğünün teminatı olan laikliğin korunmasını isteyen, Cumhuriyet’in kurucu değerlerini özümsemiş ben ve benim gibi milyonlarca yurttaşımız değildir. Bizlere açıklama yapmak ve hesap vermek zorunda olan, din üzerinden sürekli mağduriyet edebiyatı yapan, yurttaşların temiz dini inançlarını siyasal amaçları için sömüren, boğazına kadar yolsuzluğa batmış, anti-demokratik, baskıcı ve tekçi AKP zihniyetidir.
“Türban, irticai faaliyetlerin, şeriat isteyenlerin üniformasıdır. Başörtüsü, yüzyıllar boyunca Anadolu’da bir geleneksel giysidir. Bununla arasında çok büyük fark var. Ben yargılandığım zaman türbanlı bir hakimin karşısına gittiğimde, benimle ilgili haklarımı koruyacağı ve adaleti yerine getirebileceği konusunda kuşkum var” şeklindeki ifadelerimin inançları gereği başını örtenlere yönelik olmadığı açıktır.
“AKP’NİN YARGIYI MİLİTANLAŞTIRMASINI ELEŞTİRİYORUM”
İfadelerimde net olarak görülebileceği gibi, türban ile başörtüsü arasındaki farkı ortaya koyuyor ve asıl olarak AKP’nin yargıyı militanlaştırmasını eleştiriyorum. Türban gibi simgeler, özellikle 19. yüzyıldan sonra emperyalizmin Ortadoğu’da nüfuz kurma amacıyla desteklediği ideolojik çevrelerce araçsallaştırılmıştır. İçki karşıtlığı, faiz karşıtlığı, yılbaşı kutlaması karşıtlığı gibi bazı sembolik araçlarla birlikte, türban da siyasal İslam ideolojisinin alameti farikalarından biridir.
Bu semboller 19. yüzyılda geleneksel imparatorlukları yıkmaya çalışan emperyalizmin bölücü faaliyetlerinin, 20. yüzyılda ise özellikle anti-komünist mücadelede Müslümanları piyade birliği olarak kullanmaya çalışan kapitalizmin nüfuz ve kontrol araçları olarak kullanılmıştır. Ayrıca bu semboller otoriter siyasal İslamcı yönetimler altında yaşayan toplumlardaki ayrıştırmanın, kutuplaşmanın ve ötekileştirmenin en önde gelen simgeleri olmuştur.