Tarım Gazetecileri ve Yazarları Derneği (TAGYAD) tarafından düzenlenen TAGYAD Sohbetleri Toplantısı’nda Türk Organik Sektörünün 30 yıllık gelişimi masaya yatırıldı.
TAGYAD Başkanı İsmail Uğural’ın moderatörlük yaptığı toplantıda konuşan Ege İhracatçı Birlikleri Organik Ürünler Kurulu Başkanı Mehmet Ali Işık, 30 yıl önce ithalatçı firmaların talebi üzerine üretim ve ihracat yaparak Türk organik sektörünün temellerini attıklarını vurguladı.
Türkiye’de organik sektörünün 30 yıl önce ithalatçıların talebiyle yola çıkmasına karşın bugün Türkiye’nin her tarafında yaygınlaştığı bilgisini veren Işık, “İlk önce Türkiye’nin dünya lideri olduğu incir, üzüm, kayısı ve fındık ile başlayan organik üretimimiz bugün gıdanın haricinde tekstil, pamuk, pamuk ipliği, yağlar, kozmetik olmak üzere pek çok sektöre yaygınlaştı. Türkiye’nin organik sektöründeki başarısının altında, kamu, üniversiteler, sivil toplum örgütleri, özel sektör ve sektörün diğer paydaşları arasındaki işbirliği yatmakta. Hep birlikte çalışarak Türkiye’nin organik altyapısını oluşturduk. Bugün 500 milyon Avro’luk bir sektör büyüklüğüne ulaştık. Dünya genelinde organik ürünler eskiden küçük reyonlarda satılırken bugün 2 bin çeşit organik ürün satan hipermarketler oluştu. 40’tan fazla ülkeye organik ürün ihraç ediyoruz. Hedefimiz Türk organik sektörünü 1 milyar Avro büyüklüğe yükseltmek” diye konuştu.
Organik logosu olmayan hiç bir ürün organik değildir
Organik sektörünü, “Gıda güvenliğinin tarladan çatala kadar izlenebildiği, kontrol edildiği bir süreç” olarak tanımlayan EİB Organik Ürünler Kurulu Başkanı Işık, tüketici bilincinin oluşması için tüketicilere etiketleri okumasını tavsiye etti. Işık, “Organik üretimi yaparken 700 pestisite bakılıyor çok yol kat ettik. Ürün çeşitliliği sürekli artıyor. Tarım ve Orman Bakanlığımızın logosunun olmadığı hiçbir ürün organik değildir. Köyden getirdim organik denilen ürünler naturel ürünlerdir, organik ürün değildir. Organik ürün satın alırken Tarım ve Orman Bakanlığı’nın ve kontrol sertifikasyon kuruluşlarının organik ürün logosunu arayın. Organik ürünlerin ambalajlı olarak alınmasını tavsiye ediyoruz. Açıkta satılan ürünler her zaman için risktir. Organik ürün alırken, karşınızda güvendiğiniz çiftlikler, kooperatifler olmalı, karşınızda bir kurum olmalı” uyarısında bulundu.
Türkiye’de tarım arazilerinin küçüklüğünün organik tarımda pestisit bulaşıklığına yol açtığını ifade eden Işık, Havza, Vadi projeleri oluşturulduğu takdirde organik sektörü açısından sağlıklı bir projeye sahip olunabildiğinin altını çizdi.
Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği Başkanı Prof. Dr. Uygun Aksoy ise; Covid-19 ile birlikte tüm dünyada sağlığın herşeyin önüne geçtiğini, bağışıklık sisteminin güçlenmesinin beslenme ile doğru orantılı olduğunu, sağlıklı gıda tüketiminin giderek daha fazla önem kazanacağını, organik sektörünün bu süreçte öneminin artacağını ifade etti.
Gazetecilerden gelen “Türkiye’de üretilen ürünlerin organik olup olmadığı ile ilgili tereddütler olduğu” sorusuna da cevap veren Aksoy, “Türkiye, AB’ne sertifikalandırılmış 110 bin ton organik ürün ihraç etti. Avrupalının parası çok, aklı kıt mı ki bizden 110 bin ton organik ürün alıyor. Türkiye’de organik sektöründe bilgi kirliliğinin önüne geçmek için Türkiye’de organik sektöründe faaliyet gösteren dernekler bir ağ oluşturmak için girişim başlattık. Türkiye organik ağı kurulması konusunda çalışıyoruz. Bu ağı kişilere de açığız. Bir taslak oluşturuyoruz. Hep birlikte bu hareketi desteklersek çok daha hızlı yol alırız diye düşünüyoruz” şeklinde konuştu.
“Tüketici güvenini kazanmak ve iç pazarı arttırmak için stratejik plan hazırlıyoruz” diyen Aksoy sözlerini şöyle tamamladı: “Sorunları analiz edip nereden nasıl bir yol haritası izlemeliyiz. Türkiye organik ağında bu da gündeme gelecek. Ortak hareket edersek dünyada ön sıralarda yerimizi alırız. Öncelikle kendi insanımızın sağlığı için organik sektörünü desteklemeliyiz.”