Türkiye, coğrafi konumu itibariyle geçmişten günümüze farklı ülkelerden göç alıp, göçmenleri bağrına bastı. Suriye iç savaşının başlaması ile birlikte ise göç dalgaları büyüyerek devam etti. Milyonlarca Suriyeli, kendilerine Türkiye’de yeni bir hayat kurdular. Başta Suriyeliler olmak üzere ülkemize gelen mültecilerin, göçmenlerin, sığınmacıların ekonomik uyumu ise oldukça önemli. Bu yüzden dün İstanbul Üniversitesi’nde Uluslararası Göç ve Mülteci Derneği (İMRA) ve İstanbul Üniversitesi işbirliğiyle “Uluslararası Göç ve Ekonomik Uyum” temalı çalıştay gerçekleşti.
Açılış konuşmasını yapan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, mülteci konumunda olup çalışma izni olmayan kişileri çalıştıran işverenlere seslenerek, “İş adamlarımız beni hiç yanlış anlamasın, ama bugün yaptıkları ne insanlığa ne Müslümanlığa ne de medeniyet değerlerimize uyuyor. 600 liraya, 700 liraya, 800 liraya, bin liraya göçmen çalıştırıyorlar. Burada söylüyorum. Kazandıkları paradan bir rahmet bekliyorlarsa da yanılıyorlar. Hiç kusura bakmasınlar, vatan millet edebiyatı da yapmasınlar. Kölelik bizm medeniyetimizde ve anlayışımızda söz konusu değildir” şeklinde konuştu.
Türkiye’de 3 milyon 600 bin geçici koruma kapsamında Suriyeli’nin olduğunu söyleyen Soylu, “Bunun yanı sıra 1 milyon 62 bin 701 kişi de yasal ikame izniyle bulunuyor. Bunların 781 bin kadarının kısa süreli ikamet izni var. Çalışma izni sayısı ise oldukça düşük” diyerek İstanbul ve Türkiye’de Çalışma Bakanlığı ile birlikte ortak bir adım attıklarını duyurdu.
Göçmenleri insani olmayan şartlar altında ucuza çalıştıranlara “31 Ekim’den sonra sakın kölelik düzenine esir olmayın. Bedelini ağır ödersiniz” diyen Soylu, “İstanbul’da aylık ortalama 700-800 kişilik yabancı çalışma başvurusu vardı. Biz hafif sahayı sıkıştırınca rakam birden 4 bin, 5 bine yükseldi” ifadelerini kullandı.
1 KASIM İTİBARİ İLE SIKI BİR DENETİM BAŞLAYACAK
Çalıştaya katılan SGK İstanbul İl Müdürü Murat Göktaş ise atılan ortak adımın detaylarını ve 31 Ekim’den sonra çalışma izni olmayan yabancıları çalıştıran işverenleri nelerin beklediğini anlattı. Savaş ve benzeri sebeplerden dolayı çalışma hayatına son bir kaç yıldır pek denetim yapılamadığı belirten Göktaş, “Türkiye’de son bir kaç yıldır yabancılar çalışma izni olmaksızın kaçak olarak çalışmaya devam ediyor. Bunlarla ilgili olarak son dönemlerde bir yol haritası hazırladık. İstanbul’da iki aydır İçişleri Bakanlığı ve Aile Çalışma Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın iş birliği ile İstanbul Valiliği’nin de koordine etmesiyle 55 bine yakın iş yerini denetim elemanlarımız ziyaret ederek bilgilendiriyor. “Yabacıları kayıt dışı çalıştıramazsınız. Gerçekten niteliği olan persolen için çalışma izinlerini alın. Aksi takdirde 1 Kasım itibari ile sıkı bir denetim başlayacak” bilgisi veriliyor.
İŞVERENLERİ AĞIR YAPTIRIMLAR BEKLİYOR
1 Kasım itibariyle yabancının çalışma izninin olup olmadığına bakacağız. Çalışma izninin olması sigortalı olduğu anlamına gelmez ya da sigortalı olması orada çalışacağı anlamına gelmez. Hem o şehirde ikamet edecek hem çalışma izini olacak hem de sigortası olacak. Aksi takdirde işverene para cezası kesilecek. Hatta teşviklerini dahi kaybedecek.
Suriyelilere verilen geçici koruma statüsü çalışmalarının önünü açmıyor. Ancak İkametgahlarının oldukları il için çalışma izini alabilirler.
Ayıca kişi, şahıs olarak çalışma iznine başvuramaz, çalıştıracak kişi çalışma iznine başvurur ve onay çıkana kadar çalıştıramaz. Onaylandıktan 30 gün içinde de işe girişi yapılmalı. Bir iş yeri için çıkan çalışma izniyle başka bir yerde çalışılamaz. Çalışma izni kişiye, adrese, işverene ve ile özeldir” dedi.
Çalışma hayatı ve istihdam ile ilgili uyum politikasının nasıl olması gerektiğini ve mevcut durum ile ne hedeflendiğini ise Göktaş, şu şekilde anlattı: “Türkiye’de yabancıların çalışması izne tabii. Fakat yabancıların çeşitli kategorileri var. Sığınmacı, mülteci, göçmen ve en son Suriyelilere verilen geçici korumu statüsü mevcut. Dolayısıyla bunların uluslararası alanda hakları ve konumları birbirinden farklı. O yüzden Suriyelilerden bahsederken geçici koruma statüsünü inceliyoruz. Diğerleri sığınmacı, mülteci ya da düzensiz göç.
İSTANBUL’DA TAHMİNİ 800 BİN ARASI YABANCI KAÇAK YOLLARLA ÇALIŞIYOR
Çalışma hayatı ile ilgili her ülkede mutlaka bir izin süreci var. Bu izin sürecinde yabancıların çalışmasıyla alakalı. Türkiye’de hiçbir yabancı ikametgahı olsa dahi uluslararası iş gücü kanununa göre çalışma izni yoksa çalışamaz. İkametgah, çalışma izni anlamına gelmez. Geçici koruma statüsünde olup çalışmak isteyen Suriyeler de çalışma izni almak zorunda. Hatay’da ikametgahı olan geçici koruma statüsündeki biri İstanbul’da çalışamaz. Çalışma iznine başvurusunu ikametgahı olan il için yapabilir. İkametgahı olmayan bir kişi zaten çalışma belgesine müracaat edemez. İstanbul’da tahminlerimize göre 700-800 bin arası yabancı kaçak yollarla çalışıyor.”
ÜLKESİNDE SAVAŞ OLAN GERİ GÖNDERİLEMEZ
Toplum oluşan ‘Neden Suriyelilere çalışma belgesi daha kolay veriliyor? Diğer yabancılara verilmiyor?’ algısına da değinen Göktaş, “Bir Afgan zaten kaçak yolla girmiş, ikametgahı yok nasıl izin belgeseli alabilir ki? Uluslararası kanunlara göre Suriyeliyi ülkesinde savaş devam ettiği için ülkesine geri gönderemiyorsunuz. Geri gönderemediğimiz için de kayıtlı olarak istihdam ediyoruz. Geçici koruma statüsü bu yüzden veriliyor. Bu kişiler de ancak ve ancak ikametgahlarının oldukları yerlerde çalışma iznine başvurabilirler” ifadelerini kullandı.
HERKESİN ÇALIŞABİLECEĞİ BİR ALANDA ÇALIŞMA İZNİ VERİLMEZ
Uluslararası hukuka göre çalışma izni verilmesinin de belli ölçütleri olduğunu söyleyen Göktaş, “Çalışma izninde uluslararası hukuk şöyle bir yol izliyor:
“Ülkenizde herkesin çalışabileceği bir alanda çalışma izni vermek istihdam politikasını etkiler” diyor.
Garsonluk ile ilgili yurt dışından gelenlerin hepsine izin verirseniz kendi ülkenizde belli bir süre sonra garsonluk yapacak kimseyi bulamazsınız. Son yıllarda yabancıların yoğun çalışması sebebiyle işsizlik rakamlarımız biraz yükseldi. Fakat bu durum genç üniversiteli işsizliği artırmadı. Eğitimsiz ara sınıfın işsizlik rakamları arttı.
HAKSIZ REKABET OLUŞMASINA İZİN VERMİYORUZ
Bu yüzden kimse haksız eleştiri yapıp üniversite mezunu gençlere iş kalmadı demesin. Yurt dışından gelen insanlara izin verirken bir niteliği olup olmadığına, işverenin gerçekten o elemana ihtiyacı olup olmadığına bakıyoruz.
Mesela işveren makine mühendisi çalıştırmak istiyor ama Türkiye’de de makine mühendisi var ama gerçekten istediği konuda uzman değilse o zaman yabancıyı ancak asgari ücretin 5-6 katı ücretle getirebilirsiniz diyoruz. Böyle yaparak gerçekten ihtiyacı varsa getirsin diyoruz. Yoksa ücret konusunda haksız rekabet oluşmasına izin vermiyoruz” şeklinde konuştu.