Sanatçı Ahmet Özhan, Haber7 Gündem Masası’nın konuğu oldu ve sorularımızı tüm samimiyetiyle cevapladı. Muhabir arkadaşımız Gamze Türk ve Yasemin.com editörü Busenur Çalık’a konuşan Duayen isim, yaptığı yorumlarıyla günümüz sanatçılarına da adeta ders verdi. Gündeme dair de konuşan Özhan Barış Pınarı Operasyonu ve dünyanın Türkiye’ye olan tutumu ile ilgli olarak “Biz şu anda tüm dünyaya tek başımıza ‘Bir dakika’ diyoruz” ifadesini kullandı.
Barış Pınarı Operasyonu son hızıyla devam ediyor. Terör örgütüne yönelik yürütülen operasyonlar ile ilgili sanatçıların tepkisizliği çok konuşuldu. Bu suskunluk ve tepkisizlikle ilgili ne söylemek istersiniz?
Başkasına adına konuşmayayım, bilemem. Susuyorlar mı, konuşuyorlar mı veya niye susuyorlar; bilemem onu. Ben kendi fikrimi söyleyecek olursam: Sanatçılık yurttaşlığın yanında bir detaydır. Sanatçılık, çok büyütülecek bir şey değildir yani. Bir anlamda çok önemlidir ama yurt ve halk söz konusu olduğu zaman sanatçı o halktan birisidir. O zaman yurdunun, her türlü mukaddesatının fevkalade hassasiyetle takipçisi olması lazım. Çünkü sanatını hür bir şekilde yapabilmesi için onun sınır güvenliği içerisinde olması lazım. Yurdunda hür olması lazımdır. Korkusuz bir şekilde hayatını idame ettiren, üreten ve üleşen bir insan olması lazım. Sanatçılık yurt mefhumundan ayrı bir kişilik değildir. Yurdun bir cüzüdür, yurttaşlığın bir cüzüdür. Onun için, sanatçıları bazı zamanlarda sanki çok kanaat önderiymiş gibi bir yere koymak çok doğru bir şey değil. Yapılan sahnede, affedersiniz, hoplamak, atlamak, zıplamak. O zaman herkes haddini bilecek. Sanat başka şeydir, şöhret başka şeydir. Gerçek sanatçı mutlaka kendi ülkesinin, insanının, vatanının ve devletinin daha ileri gitmesi için katkı koymak üzere çalışan, üreten insan demektir. Muhalif olmak tabii ki doğrudur ve güzeldir. Yani baban dahi olsa başa geçen, koltuğa oturduğu andan itibaren onun muhalifi olman lazım. Hem destekçisi hem yanı başında yer alan hem hayırlı işlerinde kendisine yardımcı olan, olası bir olumsuz düşünce karşısında da dikilebilen insan olmak lazım. Sanatçının burada ayrı bir şekilde bahsediliyor olması sanatçıya aydın rolü verildiği içindir. Aydınlık tartışılması gereken bir şeydir. Kişiye göre değişen bir olgudur aydınlık. Seküler bir bakışın aydınlığı içinden mi bakıyorsun yoksa yurt dokusunun, inanç paydasının, bütün bunların bileşeni olan bir aydınlık penceresinden meseleye bakıyorsun? Demokrasi burada herkese kendi görüşünü ortaya koyabilme imkânı verir. Fakat bunların hiçbirini bir zarar ortaya çıkaracak tonda ortaya koymanın alemi yoktur. Yani oradan prim mi elde edeceğiz? Birilerine sallayarak prim mi elde edeceğiz? Bununla meşhur olan insanlar olabilir, bunları paylaşmak mümkün değil benim görüşüm itibariyle.
SENİN MEMLEKETİNİ ELİNDEN ALMAYA ÇALIŞIYORLAR. NE DEMOKRASİSİ YA HU!
Sanat camiasında bazı isimlerin toplumsal olaylar karşısındaki ikircikli tavırları gündeme geldi. Özellikle Kaz Dağları’nda çevre duyarlılığına ses veren kimi sanatçılar konu terörle mücadeleye gelince sessizliğe gömüldüler. En son Diyarbakır anneleri ile ilgili yaşanan olayda buna şahit olduk. Sanatçıların bu tutumu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Şahsiyet zafiyeti olarak değerlendiririm. Bir insanın eksenini belli etmesi lazımdır. Hangi eksen üzerinde yürüyor ve düşünüyorsun? Hangi eksen üzerinde yarınları inşa etme üzerine bir çalışma içerisindesin? Eksenlere bakmak lazım. Eğer çok pragmatist bir düşünce ve hayat içerisinde tamamen menfaatçi bir görüş içerisindeyseniz kim daha uzun ipleri elinde bulunduracaksa, onun yanında olursunuz. Veya olası bir yeni akım kokusu geliyorsa yakın zamanda idareyi bırakma ihtimali olan kişilerden yavaş yavaş uzaklaşırsınız, olası yeni kadroların yanında yer alarak, menfaatlerinizi şimdiden kontrol etmeye çalışırsınız. Şunu söylerken dikkatli olmaya çalışıyorum: Özel hayatları insanların kendilerine aittir. Onları çok fazla irdelemenin bir anlamı yok; ancak neyi ne şekilde tenkit eden ve karşı duran kişilerin, özel hayatlarına bir bakmak lazım. Burada hayatı hangi ahlak bilinci üzerinde yaşıyorsun? İnsanın değeri orada ortaya çıkar. İnsanlar hata yapabilirler. İnsanlar tercih değiştirebilirler. Bunu çok fazla büyütmenin alemi yok. Ancak bir kişi söylediğinin arkasında durabilmelidir. Yani böyle yanar döner olmanın bir alemi yok. Bu şekilde insan, inandırıcılığını kaybeder. Sanatçılar, dürüst, şeffaf insanlar olmak durumundadır. Çünkü sanatçı, insanların beğendiği, peşinden gittiği, gözünü kulağını ona verdiği kişilerdir. Bugün memleketimiz bir şart yaşıyor. Eğer siz abuk subuk birtakım, “Kan akmasın, demokrasi” şuydu buydu laflar ediyorsanız… Ne demokrasisi yahu? Senin memleketini elinden almaya çalışıyorlar, harekât yapılmasa idi veyahut başka bir idare olsa idi… Muhalefete de bakıyorum. Yani bu çapta bir cesareti ve dirayeti, her şeye rağmen, yedi düvele göğsünü siper edip bugünkü harekâtı ve ülkenin üniter yapısını ve sınır bütünlüğünü korumak için şu işi yapabilecek bir kadro göremiyorum. E, ondan sonra kalkmışlar, şunu diyorlar, bunu diyorlar… Yahu, bu kritik vaziyetteyken sen olsan ne yapardın? Hangi donanım ve cesaretinle, hangi referansınla… Ne yaptın bugüne kadar? Hiç değilse bu kadrolar neler yaşadı. Üstelik meseleye tek düzlemden de bakmamak lazım. Bugün Orta Doğu’yu doğru dürüst okuyamıyorsak, bu yapılan harekâtın da anlamını yurdumuz, memleketimiz, halkımız ve devletimiz için ne kadar önemli olduğunu anlayamayız. Beni aşan laflar konuşmak istemiyorum ama bunun arka planında çok çok eskilere dayanan, birtakım niyetleri taşıyan oluşumlar var. Bu oluşumların önünü kesmek Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasıyla aynı anlamdadır. O yüzden bu meseleye muhalefet eden kişinin güçsever ve yurdunun çok perspektifli meselelerini algılamaktan uzak olduğunu düşünürüm. Mesele bu yani. Çok daha derin konuşulabilir ama elimizin değmediği yere de dilimizi pek fazla sokmayalım.
BİZE BASKI YAPMAYA KİMSENİN GÜCÜ YETMEZ. EYVALLAHIMIZ YOKTUR
Belli bir kitleye ulaşan sanatçıların tarafını belli etmesi doğru mu? Yerli ve milli sanatçı duruşu nasıl olmalı? Sanatçılar üzerinde özellikle sosyal medyadan çok büyük bir baskı var. Siz de bu mahalle baskısına maruz kaldınız mı? Zorla yapmak durumunda kaldığınız bir şey oldu mu?
Benimle alakalı konser, müzik haberlerini, kendi hazırlamış oldukları dosyalarla sürekli Ahmet Özhan’ı takip eden insanlarla paylaşan arkadaşlar var. Müsaade istiyorlar, yap diyorum. Ama ben özel olarak hiçbir şeyle ilgilenmiyorum. Bana öyle baskı yapmaya da kimsenin gücü yetmez ayrıca. Onu da parantez açalım, öyle eyvallahımız yoktur. Vız da gelir tırıs da gider ayrıca. Muhammedî kişi taraf tutmaz. Muhammedî kişi zaten tevhid üzerinedir. Benim derdim benimle aynı fikirde olanla değil, ben, benimle aynı fikirde olmayana bir şeyler verebilmek için uğraşırım, nasıl ben ona karşı bir tavır alabilirim? O yüzden ben bir görüşü savunup şunları konuşurken ve Türkiye popülasyonundan bahsederken sadece Türk kimliğine sahip insanları kastetmiyorum ki. Bunun içinde bütün etnik kökenler var. Sınırlarımız içinde yaşayan kim varsa, hepsi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak üzere hepsi benim gözümde de öyledir. Bendendir. Ben ondanım o da bendendir yani. Benim ülkemde yaşıyorsa ayrı düşünemem. Zaten moral değerlerimizin bize bu konuda verdiği ilham şudur: Eğer sizin inancınızı paylaşan kişi size kötülük kastıyla yaklaşmıyorsa ise siz ona ikram etmekle mükellefsiniz. Sofranızı, güler yüzünüzü, iyi niyetinizi, her şeyinizi… Onun için sanatçı eğer toplumun aydınlanması konusunda kendini bir görevli olarak hissedebiliyorsa, kanaat belirterek onunla aynı düşünmeyen kişileri ötekileştirirse, bu bölücülükten başka bir şey değildir. Ben ilahi konseri verdiğim zaman zaten cami cemaatine değildir o, onlar zaten biliyor meseleyi. Karşıda olan ve kendini orada hisseden insana o yolla güzelliği, paylaşımı, sevgiyi, kardeşliği, dayanışmayı, varlığın tekilliğini, tevhidi ilham edebildiğim sürece ben görevimi yapmış olurum. Yoksa, “Ben böyle düşünüyorum, senden benden değilsin” filan çok ilkel bir duruş. Böyle bir şeyi aklı başında bir sanatçının da yapacağını düşünmüyorum. Tabii bir grup tarafından kodlanmamışsa. Bir grup tarafından kullanılmıyorsa, birilerinden menfaati yoksa veya bir gruptan korkmuyorsa bunları yapabilir. Ama hakikaten kendi kültürü, milleti, devleti, memleketi ve yurdu için var olduğunu hisseden bir kişi -ki burada da kalmaması lazım, bütün insanlık için var olması lazım- taraf tutar mı ya? Mümkün mü yani böyle bir şey? Muhammedî bir kişi takım bile tutmaz.
TÜM DÜNYAYA TEK BAŞIMIZA ‘BİR DAKİKA’ DİYORUZ
Türkiye geçmişte olduğu gibi şu günlerde de hedef tahtası haline getirilmeye çalışılıyor. Dış dünyanın ülkemize yönelik saldırı ve baskıcı tavrını nasıl yorumluyorsunuz? Siyasi iradenin ve Türk halkının bu saldırılar karşısında dik duruş sergilediğini düşünüyor musunuz?
Hiç şüphe yok. Şu anki başkanlık sistemi içerisindeki hükümet üyelerinin ve mantalitesinin ve dolayısıyla devletin yönetilmesi olarak meseleye yaklaşırsak biz şu anda tüm dünyaya tek başımıza “Bir dakika” diyoruz. Demin girmeyelim dedik ama girmeden olmayacak, çünkü bunun arkasında tek bir güç var, o da Siyonizm. Siyonizm’in bir emeli var, Nil ile Fırat arasındaki toprakların vaat edilmiş topraklar olduğu ve kesinlikle buraların elde edilmesine ve buradaki yaşayan insanların da hiçbir şekilde kıymeti harbiyesi olmadığına inanan, her halükârda insani imiş değilmiş söz konusu olmadan, her türlü şeyin denenerek oradaki insanların ortadan kaldırılmasını hedefe almış Siyonist bir plan var. Bugün Amerika, Siyonizm’in taşeronluğunu yapıyor. Amerika’yı Amerika yapan ve Amerika’nın bugün dünya jandarmalığına savunmasını sağlayan arka plandaki nükleer güç dahil hepsini temin eden zaten Siyonizm anlayışı. Amerika bu da Avrupa’yı bundan farklı mı göreceğiz? Kur’an-ı Kerim’de Cenabı Hakk diyor: “Onlar, müminlere karşı şer güçler tevhid olurlar, bir araya gelirler.” Bakın, bu şer güçler tevhid oluyor, bir araya geliyor ama tevhid inancı üzerine yaşadıklarını iddia eden, Müslüman kimliği iddiasındaki insanlar maalesef tevhid olamıyor. Üstelik de onlarla tevhid oluyorlar. Bugün Arap prenslikleri, Suudi Arabistan, Mısır gibi Arap coğrafyasını ve kimliğinin önemli aktörleri tamamıyla onlarla birlikte hareket ediyorlar ve Türkiye’nin karşısındalar. Türkiye’nin yanında hiç kimse yok. Ülkesini, bayrağını seven, inancına bağlı, halkının selametini düstur edinmiş bir kadro var. Bir kadro var yalnız, bütün Türkiye’yi de öyle zannetmeyin. Bir kadro var ve o da diyor ki, “Ben ölürüm ama bütün memleketimi size ne parçalatırım ne ortadan kaldırmanıza izin veririm. Ben ölmeden, bizi yok etmeden bu işi başaramazsınız” diyen bir kadro… Emin olun, kolay kolay denilebilecek bir şey de değil. Yani bir insanın kendi canını feda etmesi kolaydır. Çünkü netice itibariyle o sana ait bir şeydir. Gerçi sana ait bir şey değil o kadar da kolay bir şey değildir tabii… Neden intihar etmez caiz değil? O zaman can seninse istediğin gibi ortadan kaldır. İntihar etmek günahların en büyüğü. Beytullah olan insan vücudunu ortadan kaldırmak gibi büyük bir suç işliyorsun. Ancak burada 80 küsur milyon kişinin de istikbali söz konusu. Müdahale etmezse de müdahale ettiği halde başarılı olamazsa da istikbali söz konusu. Ama bunu göze alabilecek kişilerdir kahraman olanlar. O tehlikeyi göze alamayan kahraman olamaz. Bunlar kahraman olayım diye mi yapıyor? Hayır. Memleket sevgisinden yapıyorlar, ben buna inanıyorum.