Bazen yüzüm astarından pahalı acizliklere gülüyor. Gülmek gütmektir aynı zamanda. Çaresiz kaldığınız şeyleri ortalıktan süpüremiyorsanız bir kahkahayla en azından bir yere toplarsınız. Bu o şeylerin komik olduğunu değil rezil olduğunu gösterir. Yine bu cüsseli rezillikler taaruzundan kelimelere kaçtığım zamanlar.
Farkında mısınız ? Depremi değil de bir adamın Türkiye Afet Toplantısına çağrılıp çağrılmadığını konuşuyoruz. Davet edilip neden gitmediği sorusuna vereceği cevabı olmadığından konuyu çağrılmadım noktasına çekiyor. Davet edilip de gitmediğin yer teyze kızının düğünü değil, Türkiye Afet Müdahale Toplantısı, olman gereken yerde olmayış gevşekliğini, orada olma sorumluluğunu göstermiş insanların hakkına girerek açıklayamazsın .
Hani düşkün olmakla dibi görmeye hevesli olmak arasındaki farkı sayenizde görmüş olduk . İstanbulun kuyruk acısı için Altunizade Metrobüs durağına bakınız. Yapacağınız icraat yok yapılanı bozarak gündemde kalan başkanı leğen fabrikasına müdür yap.
Sakın kırgınım deme bana! Bak senin kırgın olduğun dalda kan şakıyor bülbül. Sakın kırgınım deme bana! Bak mihrabına salyalarca gülenlerin ezdiği olmuşsun
Sakın kırgınım deme bana! Bak senin bıraktığın küreğine, hangi hendek kazmaları talip. Bak, senin esnediğin kalende hangi zalim gevşiyor!
Sakın kırgınım deme bana! Eyyub El Ensari’nin İstanbul sabrını, sana ve inandıklarına ve mazlumlarına İsyanbulayanların kahkahasına zerk etme!
Sen düşenin dostusun düşürene meyletme!
Senin kalbine batan diken bizim elimizi acıtır lakin şu sırtındaki hançerleri hınç erlerine aşikar etme!
İstanbul için bunları yazmıştım. İstanbulun şu halini görüyor musunuz? Bence şöyle vicdanlarınızı bir çalkalayın.
Neyse Asıl komik olan, bu plastik bünyenin yandaşları. Beyinlerini bulaşık süngeriyle sıyırıyorlar demek ki diye düşünüyorum kelimelerinde her türlü artığı görebiliyoruz. Bir hatun var adını yazmam, kalemin de bir onuru var. Önce bu hatun yani konuşan duş başlığı , saç diplerinde nadiren bulunan zeka tohumunu yanlış yere ektirip, s 400 ‘ü neden alıyoruz sorusuyla rutubetli bir kafaya sahip olduğunu bize cayır cayır gösterdi. Sonra mezbaha psikologluğuna soyundu. İneklerin süt zamanını bekleyen Işıl gibi ilkokul seviyesinde ılık ılık saçmaladı. Yani inekler bile “Kısa kes Mööngööö” seviyesine geldi. Şimdi de Valiliğin İmamoğlu çağırılıp çağrılmadığı açıklamasına “ Sonuçta çağrılmamış” açıklamasını yapmış.
Hey gidi hey Sonuçta sen de “Yalanlar Meclisinin Duşakabine üyesisin” .. Omurganız bakışınızla doğru orantılı. Duruş yok ki bozukluğu olsun.